Gebze’den belediye başkan adayı olan TİP Genel Başkanı Erkan Baş:
1 Nisan günü işçiler bugünden daha güçlü olacak
– Erkan Bey, Gebze’den belediye başkan aday oldunuz, bizi şaşırttınız. Bu kararı nasıl verdiniz?
Aslında Türkiye İşçi Partisi’ni yakından takip edenleri şaşırtmamalı. Siyaset bir iddia ve bu iddiayı gerçek kılabilme işidir. Bizim en önemli iddialarımızdan birisi emeğiyle yaşayan insanları siyasetin merkezinde bir güç haline getirmekte. Gebze Türkiye’nin en önemli işçi havzalarından biri, Türkiye İşçi Partisi’nin iddiasını somutlaştırabileceği yerlerin başında geliyor. Yerel seçimler son derece kısır bir tartışma düzlemine sıkışmış durumda ve ülkenin çok büyük çoğunluğunu oluşturan insanlar işçiler, bırakın görünmeyi sesleri bile duyulmuyor. Öncelikle işçi sınıfını yerel seçim sürecinde de etkin bir güç haline getirmek istiyoruz. Bu iddiamızı gerçekleştirebilmek için nasıl bir yol izleyelim diye düşündük taşındık. Adaylığım da bu tartışmanın içinde önce il ve ilçe örgütlerimizde gündem olmuş, ardından Parti Meclisi gündemine geldi, karar oluştu ve aday oldum. Sadece bu adaylık dahi matematik hesabına dönüşen seçimlerde Gebze’nin varlığını, Gebze’nin bir işçi havzası olduğunu konuşturmaya, tartıştırmaya yetti, demek ki doğru karar vermişiz. Bu vesileyle daha şimdiden Gebze’yi, Gebze başta olmak üzere tüm Türkiye’de işçilerin yaşam koşullarını konuşmaya başladık, dahası da olacak.
– Sağ partilerin Gebze’deki oy oranı nedir?
Son 30 yılda ortalama yüzde 60 civarında net sağcı olan partilere oy çıkan bir yer. Son yıllarda Cumhur İttifakı bunu büyük ölçüde toparlamış ve seçime tek parti olarak giriyorlar. Adaylığımın bir nedeni de bu zaten… Siyaset tüm ülkede yüzde 52-yüzde 48 sıkışmışlığına hapsedilmek isteniyor. Burada radikal ve yeni bir kurucu müdahale yapılmadığı takdirde bu tablonun değişmesi mümkün değil. Karşımızda devlet olanaklarını kullanan, tarikatları-cemaatleriyle yoksul ve çaresiz bıraktığı emekçileri kuşatan, medya ablukasıyla siyahı beyaz, beyazı siyah gösterebilen bir iktidar var. Bunu yenmek istiyorsak, biraz daha zor olan bir yolu tercih etmek zorundayız. Emekçi mahalleleri, yoksul bırakılan işçilerin sıkıştırıldığı il ve ilçelerde göğüs göğüse bir mücadeleyi göze almamız gerekiyor. TİP henüz genç bir parti ama mütevazı ölçeklerle de olsa bu girişimlerindeki sonuç verdiğini görüyoruz. Özellikle genç işçi kuşaklarında ailelerinin, mahallerinin ufkunu aşan bir yönelim olduğunu deneyimledik, şimdi bunu hem geliştirmek hem kalıcılaştırmak için topyekun bir mücadele içindeyiz. Hemen genel seçimlerden sonra aldığımız ilk karar, Türkiye’de sendikalı işçi sayısını, toplu sözleşmeli çalışan işçi sayısını artırmaya odaklanmak gerektiğiydi. Bu kapsamda aşağı yukarı 6 aydır neredeyse bütün enerjimizi, “aşağıda” uzun vadeli ve derin bir örgütlenme çalışmasına vermiştik. Bu adaylık da bunun bir uzantısı. Yakın gelecekte ne kadar önemli bir adım olduğu daha iyi anlaşılacak.
– Peki bu kadar yüksek bir oranı, kendi lehinize bu kadar zamanda nasıl çevireceksiniz?
Gebze’deki her işçi Aralık sonu veya Ocak başı aldığı zammın daha ilk zamlı maaşı aldığı Şubat ayının başında buharlaşmasını yaşadı. Şunun için söylüyorum, az bir zaman olduğu doğru ancak hızlı hareket etmek zorundayız. Mesele şu, işçiler örgütsüz olduğunda kendilerini, yalnız ve çaresiz hissettiğinde patronlar için dikensiz gül bahçesinde bir yaşam kuruluyor. Oysa örgütlendiğimizde ne kadar güçlü olduğumuzu, aslında her şeyi yapabilecek bir gücümüz olduğunu biliyoruz. Benim adaylığım sadece Belediye yönetmeye değil. Gebze’de tüm sendikaların örgütlü gücünü artırmak istiyoruz. Tüm işçi arkadaşlarımızın uğradıkları haksızlıklara karşı mücadelede yanlarında olmak istiyorum. Nasıl bir cehenneme mahkum edildiklerini herkes görsün ve hep birlikte bu gidişe ‘dur’ diyelim istiyorum. Esas önemli olan şu: 1 Nisan günü hem Gebze’de hem tüm Türkiye’de işçiler kesinlikle bugünden daha güçlü olacak, daha şimdiden bunu sağladık gibi.
– Aslında burada bir oksimorondan bahsetmek mümkün. İşçilerin durumu ortada. Bu kadar yoksulluk çekerken, işçiler neden sağ partileri tercih ediyor?
Değişmek şart. Sağ partilerin bugüne dek en büyük başarısı esas sorunun konuşulmamasını sağlamak oldu. Gerçekleri konuşmak tartışmak yerine, insanların inançlarını, değerlerini sömürerek bir avuç insanı daha zengin eden, milyonlarca insanı yoksullaştıran bir bozuk düzeni sürdürmeyi başarıyorlar. Bunun bir ayağı işçilerin kendi hakkı için mücadelesinin önüne geçecek mekanizmalar kurmak, yetmeyince devlet olanaklarıyla baskı kurmak ve hem siyasal hem toplumsal hayatta işçileri bir kuşatmanın içine hapsetmek. Bir topluma, her türlü araçla senin yoksulluğunun nedeni senin emeğinin üzerinden birilerinin zengin olması değil başka şeyler diye on yıllardır sistematik bir saldırı uygulandığında bunun neticesi bu oluyor. Bunları konuşabildiğimizde tablo da değişir. Sesimizin ulaşmasını bile engellemeye çalışıyorlar, elimizde medya gücü yok, para gücümüz yok ama doğruluğunda hiç kuşku duymadığımız fikirlerimizin, haklılığımızın büyük bir gücü var. Bu gücü işçilerle, emekçilerle buluşturduğumuzda işçi sınıfının kurtuluşunun solda olduğunu göreceğine inanıyorum. Konuşacağız.
– Diyelim seçildiniz, o zaman genel başkanlığı bırakacak mısınız?
Benim için en tali konu bu. Bizi biraz tanıyan herkes düzen partilerinden farklı bir anlayışımız olduğunu bilir. Bizde her görev, bir sorumluluktur. Genel Başkanlık bir siyasi kariyer makamı, bir koltuk olarak görülmediği için, bunun bizim açımızdan hiçbir önemi yok. İşçi sınıfının mücadelesini bir adım ileri taşımak için partim bana hangi görevi verirse orada olurum.
– Partinizin 4 vekilinden birisiniz aynı zamanda. Zaten Can Atalay hapiste ve mecliste görevini yapması engellendi. Vekilliği de düştü. Sizin seçilmeniz durumunda meclisteki temsiliyetinizin daha da düşecek olması partinizi nasıl etkiler?
Meclis’in bizim için anlamı, mücadelenin etkili yürütülebileceği, işçi sınıfının sesinin toplumun geniş kesimlerine ulaşabileceği bir alan olması, halkın sesinin yankılanabileceği bir mecra… Meclis çalışmamız da yalnızca benden ibaret değil. Can öyle ya da böyle çıkacak, Ahmet ve Sera da görevlerine devam edecekler. Orada geniş bir çalışma grubumuz var, vekillerimiz var ve meclis çalışmamız devam eder. Önemli olan Türkiye işçi sınıfı mücadelesini bir bütün olarak mümkün olan en ileri noktaya taşımak, işçilerin yeni mevziler kazanmasını sağlamak, bunu başarınca temsil görevler daha az önemli olur.
Dün Gebze’de seçmenle ilk buluşmasını gerçekleştiren Erkan Baş, “Gebze’yi işçilerin yönetmesine aracılık edebilirsem bunun tüm Türkiye’ye hatta Dünya’ya örnek olacağından hiç kuşkum yok” diyor.
GÖKHAN ZAN GERÇEK BİR ALTERNATİF OLDU
– Adaylarınız üzerinde çok tartışma yürütülüyor. Mesela Hatay’da Gökhan Zan’ı aday göstermeniz üzerine partinizden bazı isimlerin istifa ettiği gündeme geliyor. Neden istifa ediyorlar? Gökhan Zan ismi partinizde ciddi bir sorun yarattı mı?
Hatay bizim en fazla önemsediğimiz illerden birisi. Tarihsel birikimi zengin, solun kök saldığı yerlerden biri. Hatay, 6 Şubat depremi yaşandıktan sonra gücümüzü, emeğimizi ilişkilerimizi yönlendirerek, halkın dayanışmasının bir parçası olduğumuz bir yer. O gün de deprem suçlarına karışan kimsenin halkın karşısına bir seçenek olarak sunulmasını kabul etmeyeceğimizi söyledik. Deprem suçlularından en önemlisi AKP iktidarı ve oradaki yıkımın olduğu yerlerdeki yerel yöneticilerdir. Adıyla söyleyeyim; Lütfü Savaş en önemli sorumlulardan biridir. Defalarca bu ismin aday yapılmaması gerektiğini söyledik. Zaten kendisi aday olmaması gerekirken, partisi tarafından aday yapıldı. Bu dayatmaya karşı da halkın haklı tepkisini görmezden gelemeyiz. Bizim için adayın Türkiye İşçi Partili olması önemli değil, depremde sorumluluğu olmayan; halkın dayanışmasına katkı koymuş, bu mücadelenin bir parçası olmuş, ranta, yolsuzluğu ve hırsızlığa ortak olmayacak kendi çıkarlarını halkın çıkarlarının önüne koymayacak herhangi bir ismi destekleyebilirdik, “Böyle bir aday bize önerilirse de bu sorumluğu alırız” dedik. Gökhan Zan ismi önerildi ve adayımız oldu. İster Hatay’da ister herhangi bir yerde Hatay ve deprem dediğimizde akla gelen 4-5 isimden birisi olan Gökhan Zan’ın Hatay’da iki AKP’li aday arasında tercihe zorlanan yurttaşlara gerçek bir alternatif, deprem günlerindeki gibi halk dayanışmasını örgütleyecek bir isim olduğunu düşünüyoruz. Tepkiler elbette olur ancak kararın gerekçeleri anlaşıldığında bu tepkilerin dineceği kanaatindeyiz. Nitekim bugün Hatay’daydım ve gördüğüm tablo bu kanaatimizi doğruluyor, pek çok insan “Sandığa gitmeyecektim, iyi ki bir seçenek sundunuz” diyor.
SANIRIM SOSYALİSTLERİN FANUSTA YETİŞTİĞİ DÜŞÜNÜLÜYOR
– DEVA Partisi’nin eski Kemalpaşa ilçe başkanını Kemalpaşa belediye başkan adayı gösterdiniz. Karaburun Belediye Başkan adayı olarak da Vatan Partisi’nin eski İzmir İl Başkanı’nı… Yine eleştirildiniz. Cevabınız ne olur?
Türkiye’de kitlesel bir sosyalist partiye pek alışkın olunmadığı için sosyalistlerin fanusta yetiştiği düşünülüyor sanırım. Biz görece yeni bir partiyiz, üyelerimizin önemli bir bölümü ilk kez bir partiye üye oluyor, bundan mutluyuz. Elbette mücadelemizden güç alan, umut veren bir parti olduğumuzu görerek aramıza katılan daha önce çeşitli siyasal partilerde bulunmuş üyelerimiz de var. Bizim için önemli olan TİP’in programını, tüzüğünü benimseyerek aramıza katılan ve ilkelerimize uygun olarak mücadeleye katkı koymak isteyen tüm yurttaşlarımızla birlikte yürümektir. Sanıyorum yüzlerce Belediye Başkanı adayımız, 10zbin üstü Belediye Meclis üyesi adayımız var, bunlardan bir kaç tanesini bulup hatta 8-10 sene önceki bir yazısını, bir konuşmasını bulup buradan kendince TİP’e zarar vermeye çalışanları ciddiye alamıyorum. Tek ciddiye aldığım boyutu, aslında bizim tertemiz bir parti olduğumuzun düşmanlarımız tarafından bile kabul edildiğini gösteriyor olması. En büyük rakiplerimiz, düşmanlarımız bile bizim ilkeli, tutarlı ve temiz bir parti olduğumuzu kabul ediyor ki, fındıkkabuğunu doldurmayacak mesele bulduğunu sanınca bile onu kullanıp saldırıyor, bu bizim için gurur verici bir şey.
Politik açıdan ise bu durum TİP’in yüzde 52-yüzde 48 sıkışmasına hapsolmadığını gösterir. Şimdi Gebze’de bir çalışma yapacağız. Belki burada temas kurduğumuz ve geçen seçim AKP’ye veya MHP’ye oy vermiş işçilerden biri önümüzdeki dönemde bir yerden adayımız olacak. Ne diyeceğiz? Bu daha en başta bugünkü matematiği kabul etmek demektir. Sosyalist hareket bir mahalleye sıkıştı eleştirileri uzun zamandır yapılıyor.
– Haklı bir eleştiri mi?
Bir yönüyle haklı bu eleştiriler. Çünkü sosyalist hareket; ilişkileri, toplumu ve dahi dünyayı dönüştürebilme iddiasını taşır. Bu dönüştürme iddiasını taşıyan bir hareket insanları bundan muaf tutabilir mi? İnsanların dönüşebileceğini bu mücadelenin bir parçası olabileceğini gösterebilecek örneklere daha da fazla ihtiyacımız var. Bu örnekleri çoğaltabilmeyi, bu hikâyeleri büyütebilmeyi bir görev olarak önümüze koyuyoruz ki ancak o sayede toplumu dönüştürme imkanı gerçek bir hedef haline gelecek. Bu durumdan gayet memnunum eskiden sağcılar solculuğu gerçekçi olmayan hayalci dolayısıyla sadece gençlere ait bir şey gibi sunmaya çalışırdı. Bunun içinde gençken devrimci, sosyalist, komünist olan birilerinin sosyal demokrat veya daha sağ siyasi partilere geçişini örnek verirlerdi, ne güzel artık insanlar sola, sosyalizme doğru değişimler yaşıyorlar, bence bunu eleştirmek yerine buna destek olmak, aramıza katılan arkadaşlarımızı bu mücadelenin kalıcı bir parçası haline getirmeye odaklanmak lazım. Biz bunu deneyeceğiz ve önemli bir bölümünde başaracağız. Bizi sosyal medya kanallarında eleştirenlerin haritada bile gösteremeyeceği ilçelere, mahallelere sosyalizmi bir seçenek, güçlenen bir seçenek olarak taşımaktan mutluyuz, yeterli görmüyoruz daha fazlasını başarmak için de çalışıyoruz.